Emin Özdemir, 2004
Yazar, Türk Dili Uzmanı
Aydın Köksal’la nerede, ne zaman tanışmıştık? Otuz beş yıl önce Hacettepe Üniversitesi’nde “Temel Türkçe Bölümü” adıyla yeni birim açılmış, birimi oluşturma görevi de bana verilmişti. Öğrencilerin anadili donanımlarını güçlendirme, “konuşma, dinleme, okuma, yazma” becerilerine yönelik eksikliklerini giderme amacıyla açılmıştı bu birim.
Öğle yemeklerimiz bile sınıf içi etkinliklerimizi değerlendirme toplantılarına dönüşürdü. Bu söyleşilere başka bölümlerden katılan Türkçe sevdalısı arkadaşlar da olurdu. Aydın Köksal da bunlardan biriydi. Genç, coşkulu bir “elektronik mühendisi”ydi. Konuşurken coşkusu sesine, gözlerinin çeliğine yansırdı. Bu da sıfatüstü bir inandırıcılık katardı söylemine. Zengin bir düşünsel birikimi vardı. Birden çok yabancı dil biliyordu. Böyleyken Türkçenin gücüne inanıyor, bunu karşılaştırmalı örneklerle göstermeye, somutlamaya çalışıyordu. Daha ilk karşılaşmamızda etkilemişti beni.
Derler ya her dostluk, her arkadaşlık ortak yönelim ve yönsemelerin ürünüdür. Aydın Köksal’la otuz beş yıldır sürdürdüğümüz dostluk için de böyledir bu.
Aydın Köksal’ın Türkçeyi özleştirme, kendi öz değerlerine kavuşturarak varsıllaştırma savaşımını düşünüyorum. Elinden düşürmezdi Türkçe Sözlüğü. Sözcük yapma yollarını, halk ağzından yapılan derlemeleri, eski dil anıtlarından taranarak edinilen söz değerlerini gözden geçirirdi. Bunlardaki incelikleri, güzellikleri sezdirmeye çalışırdı çevresindekilere. Yabancı kökenli sözcüklere Türkçe karşılıklar düşünürdü.
Hiç unutmam, bilgisayar sözcüğünü yarattığı gün yolda karşılaşmıştık. Uzun uzun sözcüğü nasıl yarattığının öyküsünü anlattı. Fransızca, İngilizce, İtalyancadan örnekler verdi. Karşılaştırmalar yaptı. Bilgisayar sözcüğünün Türkçenin kurallarına uygun olup olmadığını sordu bana. Uygundu. Nitekim sözcük kısa sürede dilin çevrimine girdi. Ortak dilin malı olmuş yazılım, donanım, bilişim sözcükleri de onun yaratımlarıdır.
Dil ile Ekin yaşarlığını kolay yitirmeyecek bir yapıt
Elektronik mühendisliği eğitimi görmüş bir bilişimcidir Aydın Köksal. Onu, dil sorunlarıyla içli dışlı kılan, onun Türkçe sevgisi ve anadili duyarlığıdır. Sözcüğün gerçek anlamıyla bir Türkçe tutkunu, bir Türkçe sevdalısıdır Aydın Köksal. Hani bir dizesi vardır Yunus Emre’nin: “Aşk gelicek cümle eksikler biter.” Aydın Köksal’ın dilsel eylemi için de böyle olmuştur bu. Bugün bilişim ve bilgisayar dili, Türkçe terimler dizgesine kavuşmuşsa Aydın Köksal’ın çok büyük payı vardır bunda. Aydın Köksal’ın bu eylemi, başka bilim dallarında çalışanlar için de örneksenecek nitelikler taşır.
Dille toplumların yaşama biçimi arasında sıkı bir ilişki, güçlü bir etkileşim vardır. Aydın Köksal, bu olgu üzerinde de çok durmuş, çok düşünmüştür. Bu bağlamda onun çalışmalarını bilgisayar ve bilişim alanıyla sınırlandırmak, eksik bir saptama olur. “Sözcükler, diller toplumsal kişiliğin örüntüsünü taşıyor, bir ekinin bilinçaltını ortaya çıkarıyor. Ama ekinleri birbirinden ayıran bir duvar da örmüyor. Sözcükler aracılığıyla bir yazar bütün insanlıkla kucaklaşabiliyor” gerçeğinden yola çıkarak yazdığı Dil ile Ekin adlı yapıtı, onun dili nasıl bir bütünsellik içinde ele aldığını gösterir. Çok katmanlı bir yapısı vardır bu yapıtın. Zengin bir kaynakçaya, bilimsel verilere dayalı, alıntı ve dipnotlarla değişik alanlara göndermeler yapan bir yapıttır Dil ile Ekin. Dilbilimden insanbilime, toplumbilimden halkbilime değin ilginç gözlemler, saptayımlar içerir. Bu yönleriyle güncelliğini ve yaşarlığını kolay kolay yitirmeyecek bir çalışmadır.
Diller, kendilerine katkıda bulunan, soluğunu genişletip yüceltmeye çalışan kişileri, emekçileri unutmaz, unutturmaz hiçbir zaman. Toprağında onların izini taşır çünkü. Türkçenin sözvarlığını geliştirmeye, özleştirmeye, ulusallaştırmaya çalışanlar için de böyle olacaktır bu. Elbette Aydın Köksal için de...