İlk Bilgisayar Mühendisinin Gözünden Aydın Köksal

Dr. Fahir Ergincan, 2006

Nortel Networks, Ottowa, Kanada

1981’de Hacettepe Üniversi¬tesi BBM’den mezun olduktan sonra, bölümde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştım. Bir gün Aydın Bey bana “Fahir, üç ayda Fransızca öğrenmek ister misin?” diye sordu. Şaka yaptığını zannettim; “Tabii isterim!” diye yanıtladım. Aydın Bey, elindeki küçük kâğıt parçasını uzattı: “Bu kitabı bul, üç ay bo¬yunca haftada iki kez Fransızca çalışacağız” dedi. Kâğıdın üzerinde French without Toil, Méthode Assimil” yazıyordu.

Üç ayda Fransızca öğrenebile¬ceğime inanamıyordum. Ortaokul, lise ve üniversitede İngilizce dersleri almıştım. Ayrıca Amerikan ve İn¬giliz Kültür Dernekleri’nin kurslarına gitmiştim; Hâlâ İngilizce bir makaleyi anlamak için sözlüklere defalarca bakmam, zor cümlelerin gramerini çözümlemem gerekiyordu. O kadar umutsuzdum ki, bir dilin an¬cak küçük yaşta öğrenilebileceğine kendimi inandırmıştım.

Her gün yarım saat, bir dersi kitaptan çalışacaktım, Aydın Bey’le de haftada iki kez telaffuz çalışması ya¬pacaktık. Sakarya caddesinde Tarhan Kitabevi’nde kitabı bulup aldım ve hemen çalışmaya başladım.

Hem Aydın Bey’e mahcup olmamak, hem de onu haklı çıkarmak için günde yarım saat değil, bir iki saat çalışıyordum; ama Fransızcaya dilim bir türlü dönmü¬yordu. Hangi heceler söylenmeden yutulur, hangi kelimeler yan yana geldiğinde sesler birleşir, hepsi birbirine karışmıştı...

Bu şekilde iki ay geçti. Aydın Bey’le yaklaşık on dersin telaffuzunu önce düzenli, sonra ara sıra çalıştık. Aydın Bey sabırla bana aynı şeyleri tekrarlasa da, bir ay sonra vaktimizi boşuna har¬cadığımızı düşünmeye başlamıştım, İkinci ayda, çalışmalarımız seyreldi; Aydın Bey iddiayı kaybetmiş gözüküyordu.

Ben düzenli olmamakla birlikte, otobüsle Beytepe’ye giderken kitabı okumaya ve ne yapmak istediğini an¬lamaya çalıştım. En azından Fransız¬ca kelime haznemi geliştiririm diye düşünüyordum. Sonra ondan da vazgeçtim. Yüksek Mühendislik tezi¬mi bitirmem gerekiyordu, bütün dikkatimi ona vermiştim.

1986 başında, mühendis olarak çalışmak üzere Danimarka’ya git¬tim. Sekiz ay sonra, bir ülkede sadece yaşayarak o ülkenin dilini öğreneme¬yeceğimi anladığımda, Danca öğren¬mek için bir kursa yazılmaya karar verdim. Kopenhag’da yaşayan yaban¬cılar arasında adı korku ve saygıyla anılan bir kursu seçtim: KISS: Københavns Institut for Sprach Studier, Kopenhag Dil Çalışmaları Enstitüsü...

Dersler haftada üç gün, üçer saat şeklinde düzenlenmişti. Sınıfta ve teneffüste herkesin Danca konuşması gerekiyordu. Bir dersin bitiminde verilen 10 cümleyi ezberlemeden ge¬lenler dersin temposunu düşürdükleri için dışlanıyorlardı.

Dersin birinci saati kolaydı; derse gelmeden ezberle¬memiz gereken cümleleri hep bera¬ber tekrarlıyorduk. İkinci saat ise korkunçtu. Öğretmen bir öğren¬ciye bakarak bir kelime söylüyor ve öğrencinin 5 saniye içinde o kelimeyi içeren cümleyi tekrar etmesini bekliyordu. 5 saniye dolunca öğretmen kelimeyi bir kez daha söylüyor, öğrenciye bir şans daha veriyordu; tekrarlayamazsa başka bir öğrenciye geçiyordu. Birkaç kez takılan öğrenci, önceki dersi çalışmadığı için dışlanıyordu.

Üç ayın sonunda artık Danca anlıyor ve konuşabiliyordum. Aydın Bey’in Méthode Assimil ile ne yapmak istediğini o zaman anladım.

Aradan birkaç yıl geçti Bu kez Kanada’da doktoramı bitirmek üzereydim, Ama kaderin cilvesi olsa gerek, benim araştırma konumda otorite sayılan profesör Fransa’da Nis Üniversitesi’nde (L’Université de Nice - Sophia Antipolis) çalışıyordu, Ortak araştırmalar yapmıştık. 1992 Kasımında beni Fransa’ya konuk araştırmacı olarak davet ettiler. Ama ufak bir ayrıntı vardı: Fransızca olarak ders vermem gerekecekti.

Kabul et¬tim... Fransızcayı ancak Aydın Bey’den öğrendiğim kadar biliyordum, ama 3 ayda bir dil öğrenebildiğimi de biliyordum. Hemen French without Toil kitabımı bul¬up çalışmaya başladım. 1993 yılının Ocak ayında Kanada’daki kar ve buzu geride bıra¬kıp, kendimi Nis’in ılık güneşinde Fransızca ders verirken bulduğumda bu mucizenin gerçekleşmesine Aydın Bey’in sebep olduğunu düşünüyordum.

Yine yıllar sonra çalıştığım şirketin beni Almanya’ya geçici görevle gön¬dereceğini öğrendiğimde, hemen Méthode Assimil’in German with Ease kitabını ve CD’lerini aldığımı tahmin edersiniz.

İngilizcede bir deyim var: “Bir insana balık verirseniz karnı bir kez doyar; balık tutmayı öğretirseniz hayatı boyunca doyar.” Aydın Bey her zaman çevresindekilere “balık tutmayı” öğretmeye çalıştı; hâlâ yılmadan çalışıyor.

Anılar ve Fotoğraflarla Türkiye Bilişim Tarihi (Arkadaş Yayınevi, İstanbul, 2006) adlı yapıtında Akdoğan Özkan, ilk açılan Bilgisa¬yar Mühendisliği Bölümü’nü (BBM) birincilikle bitiren Fahir Ergincan’ı “İlk Bilgisayar Mühendisi” sayarak, ondan Aydın Köksal hakkında istediği yazıyı, bu başlık altında yayınlamıştı. Yurtdışında önemli başarılar kazanmış bir mühendisimiz olan Dr. Fahir Ergincan’ın yazısı yukarıda kısaltılmış olarak verilmiştir.