Arkadaşım Aydın

Çağpar Fıkırkoca, 2004
DSP Eski Merkez Yönetim Kurulu Üyesi

Aydın’ı ortaokuldan, 1953’ten beri tanıyorum. İyi bir öğrenciydi, sınıf birincisiydi. O hep sabırla öğretmeye, anlatmaya hazırdı. Bu özelliği onu ideal öğretmen konumuna oturtuyordu.
Onun birinci denilebilecek özelliği çalışkanlığıdır. Ama size bireysel ve sosyal meziyet olan çalışkanlıktan bahsetmiyorum. Onun için çalışmak var oluştur. Aydın’ın iyi öğrenciliği (aklı, çalışkanlığı), daha o yaşlardaki sabrı, onun çevresiyle ilişkilerini çoğaltıyor, ona erkenden saygınlık kazandırıyordu.

Onun takım çalışmasına yatkınlığı da, insancılığı/ulusalcılığı da, alçakgönüllülüğü de bu özelliğinden besleniyor.

Onun için, herkesin bildiği “oyuncağını durmadan bozup yapan meraklı çocuk” gibidir denilebilir. Ama o çocuksu değil ergin bir merakla, bir oyuncağı değil bütün bir hayatı kendi kendine keşfetmeye, iyileştirmeye sonsuz bir azimle girişmiştir... Çalışması verimlidir.

Çalışmak eğer verimli ise sürekli bir derinlik ve ufuk getirir. Aydın’da bu böyledir. Hepimizin bildiği gibi, bize öğretilenler, hangi yaşta olursak olalım, genellikle gerektiği kadardır ve hep eksiktir. Bilgilerimizle yetindiğimiz an eksikliklerimizi kesinleştiririz. Çalışkanlığı Aydın’a hep öğrenmesi gerektiğini öğretivermiştir. Hâlâ en kuytu köşelerde, en geride kalmış bilgilerini güncelleştirir, tamamlar.

Bu yaşam/çalışma tarzı doğal olarak onu en güçlü kapıyı zorlamaya yöneltmiştir: dil...
Türkçe ona güven verir

Ondaki kendini keşfetme, kendini yapma ve kendi olmaya koşulmuş güçlü yaşam enerjisi, onu doğal olarak hayatı kendi diline dökme göreviyle karşı karşıya bırakmış, Aydın kendini Türkçenin kapısında buluvermiştir. Dilciliği onda neredeyse organik bir gereksinimdir. İşte tam da bu nedenle ondaki anlama, kavrama ve anlatma kararlılığı, yıllar sonra genç bir mühendis olarak, Türkçe bilişimin omurgasını oluşturan sözcükleri ortaya atmasına yol açmıştır. O dille dışarıdan değil içeriden uğraşır, dilin karmaşık yapısını çözmek onda sürekli ve doğal bir uğraştır; neredeyse kendiliğinden elini kolunu sallayarak dilin mahzenlerinde dolaşır, ortaya çıkar, sonra yeniden derinlere dalar. Türkçe ona güven verir.

Çalışmak ve dilcilikten başka burada kısaca belirteceğim bir özelliği de sabır ve sebatıdır. Bu gücü nereden bulur? Tüm insanlarla ilişkide veya herhangi bir konuda yoğunlaşma veya odaklanma becerisi, onu, sabır ve sebatını sürekli kılmak için gereken sonsuz umut ve enerjiyle besler. En dik kafalılara, hatta vurdumduymazlara bile sabırla ve gerçek bir alçakgönüllülükle kendini anlatır ve yaşamı onlarla bile paylaşmanın mutluluğunu arar. Çünkü herkese açıktır.

Çalışarak kendini ve çevresini var etme gücü, düşüncede, sözde ve dilde kendi olabilme arayışı ve nihayet sonsuz bir iyimserliğin çatlamayan “sabır taşı”yla Aydın hiçliği ve yok oluşu sürekli varlığa dönüştüren, hep tükenen ama hep yenilenen bir hayat ve sevgi kaynağıdır.

Aydın şimdilerde Türkçenin, Türkiye’nin geleceği ve yabancı dille öğretimin yanlışlığı konularına ağırlık vererek hepimizin heyecanlarını ayakta tutuyor. Eğer gençlere ruhunu aktarabilme fırsatı bulursa onların gerçek bir yoldaşı olur; yaşlılara ulaşabildiğinde ise onların küllendirdikleri hayallerinin alevini parlatır.