Aydın Köksal’ın “Adı Bilgisayar Olsun” başlıklı bir seçki bir kitabı, Cumhuriyet Kitapları arasında yayımlandı.

Cumhuriyet Kitapları’nın önerisi üzenine Aydın Köksal imzasıyla dergiler, gazeteler, kurultay kitapları vb. değişik ortamlarda 1971-2010 yılları arasında yayımlanmış yaklaşık 250 başlık içinden seçilmiş 41 yazısından oluşan bir seçki, “Adı Bilgisayar Olsun” başlığı altında “Aydın Köksal Yazılarından Bir Seçki” olarak bu yayınevince, Ekim 2014’te İstanbul’da yayımlandı (504 sayfa).

Yazar yapıtın “Önsöz”ünde şöyle diyor:

Bu yapıt, Atatürk ilkelerinin izinde Cumhuriyet’le birlikte atılan sağlam temeller üzerinde, bir kişinin meslek yaşamını ancak kapsayan kısa süre içinde, bütün çalışma kesimlerini sürükleyen bilişim gibi devrim yaratan bir alanda, Türk toplumunun neredeyse sıfırdan ne denli büyük bir gelişme gösterdiğine ilişkin bir belgesel sayılabilir.

“Son kırk yılda Türk toplumu öylesine büyük dönüşümler yaşadı ki her on yılda bir kendimi sanki yeni bir ülkede yaşıyormuş gibi duyumsadım. Bilişim alanına emek vermekle, bu değişimin etmenleri arasında bulunduğumun bilincinde, koşullar ne denli güç olursa olsun, bilim ve geleceğe olan inancımı hiçbir zaman yitirmedim.

“Ne var ki, yarıştığımız ülkeleri yakalamanın bütün araç-gereçlerini ulusal öz kaynaklarımıza yaslanarak yoktan var etmemize karşın, bu başarı Türkiye’yi henüz, sorunlarını bütünüyle çözmüş, bilimde, uygarlıkta en ileri, gönençli ülkeler düzeyine yükseltebilmiş değil. (…) Yönetim sorunumuz üzerinde daha çok düşünmeliyiz. Geçmişten bir şeyler öğrenip benzer yanlışları gelecekte yinelemekten kaçınmalıyız.

“Tek bir bütün oluşturan Seçki’yi, yer verilen yazıları sekiz başlık altında, her bölüm sanki kendi içinde bağımsız olarak da değerlendirilebilecek konularmış gibi sunmanın ilgi çekici olacağını düşündüm. Bu sekiz bölümün başlıkları yapıtın geniş bir yelpazeye yayılan kapsamını açıklıyor. Bu bölümlerin “Adı Bilgisayar Olsun” başlığı altında tek bir yapıtta sunulmuş olması, bilim adamı kimliği olan bir mühendisin meslek yaşamı süresince bütün bu konulara açılmadan işini özlediği biçimde yapmada karşılaştığı güçlüğün bir göstergesi sayılabilir. (…)

“En başa bireysel tedirginliğimi yansıtan, uyarıcı bir metin koymayı yeğledim. Türkiye’nin geleceğine duyumsal, düşsel bir biçimde çocuklarımızla yaklaşıyorum: “Benim Ütopyam Türkiye” (1995).

“Birinci Bölüm “Türkçenin Gücü: Bilişim Sözleri” başlığını taşıyor. 1971’de kurduğumuz “Türkiye Bilişim Derneği”nin 39 yıldır yayınlanan dergisinin adını taşıyan Bilişim Özel Sayısı’nda, bilgisayar, bilişim, donanım, yazılım, iletişim gibi bugün hemen hepsi Türkçenin yaşam çevrimine girmiş yeni sözcükleri listelediğim yazı (1971) ile 30 yıl sonraki bir değerlendirme yazıma (2001) yer verdim.

 “İkinci Bölüm “Düşgücü: Türk Bilişim Kesiminin Yoktan Var Oluşu” başlığını taşıyor. 1970’lerin başlarında bilgi işlem alanındaki duruşumuzu belgeleyen bu yazılar arasında, 1971’de DPT’ye sunduğum “Türkiye’de Bilgisayar Yapımına Başlanmalıdır” başlıklı rapor da yer alıyor. (…)

“Üçüncü Bölüm “Nitelikli Ulusal Eğitim: Türkiye’nin Bağımsızlığını Koruyabilmesi için Önkoşul” başlığı altında toplanmış. Sorun şu: “Nasıl Bir gençlik İstiyoruz?” (1987).

 Toplumsal/Ekinsel Sorunlar: Sanki Kara Gülmece” başlığı altında Türkiye’nin çelişkilerini bulacaksınız. Orhan Pamuk’un “geçmiş”te kalan “Yeni Hayat”ına göndermeler yapan, ama geleceğe bakan, eğitim düzenimizde bilim ve felsefeye yaklaşımlarımızı irdeleyen “Yeni Yaşam” (1997) ile başlayan bu bölüm, 1961 Anayasası’nın savunulmasından (1975), “Öğretim Dili Olarak İngilizcenin Benimsenmesiyle ilgili Sorunlar ve Türkçenin Geleceği”ne (1984), “Merve Kavakçı Olayı”na (1999), “Bilişim Devrimi, Küreselleşme ve Uygarlıklar Çatışması Ortamında Kimliğini Arayan Türkiye” (2003) ile Huntington kuramının eleştirisine uzanıyor.

  “Beşinci Bölüm’de “Bilişim Toplumuna Doğru: Yeni Bir Uygarlık Aşaması” işleniyor. “Devlet Düzenimize Sağlık Kazandırmak İstersek  İlkin Sorunları Ortaya Koymalıyız” (1973) başlıklı bir “nereden nereye geldik belgeseli” de bu bölümde.

“Sonuç olarak “Türkiye’nin Parlak Geleceği” başlıklı Altıncı Bölüm ülkemizin kırk yıllık gelişme sürecine tanıklık yapıyor: Varılan aşama kuşkusuz umut verici.

  “Son iki bölümde “İnanılır Gibi Değil: Bizim İnsanlarımız”da aralarında terör kurbanı iki arkadaşıma ilişkin ağıtların da bulunduğu birkaç yazımla, yaptığım “Yüz Yüze Söyleşiler”den birkaç örneğe yer veriliyor.

“Bu geriye bakış, Endüstri Devrimi’ni iki yüzyıllık bir gecikmeyle kaçırmış ulusumuzun, bilgisayarın yaşam çevrimine girmesiyle beliren Bilişim Devrimi’nin ayrımına erken varmakla, Atatürk’ün izinde Aydınlanma Devrimi’ni sürdürerek ileri uluslarla arasındaki uzaklığı nasıl kapatabileceğine ilişkin kırk yıllık bir “çağı yakalama ve ileri ulusların önüne geçme” düşünün ve eyleminin belgeliğinden kesitler sunuyor.

“Genç kuşaklar için derlediğimiz bu Seçki, onların bu çizgide sonuç alıcı eylemlerini destekleyebilirse, bu geriye bakış anlam taşıyacak. AK, Çayyolu, Ankara, 14 Şubat 2010