Türküm, Doğruyum, Çalışkanım

Çocuklara, gençlere yurt sevgisi aşılamak, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” andını okutmak gibi eğitsel davranışların faşist olduğunu ileri sürenler var. Sizin düşünceniz nedir?

- Olur mu öyle şey? Bunlar çifte standartlı ikiyüzlü sömürgecilerin, ezilen halkları etkilemek, kandırmak için öne sürdükleri görüşlerdir. 1972’de Japonya’da üç ay kaldım: Her sabah fabrikanın tüm çalışanları, 800 kişi, sabahın sekizinde, başlarında 80 yaşına yakın genel müdürleri, hep birlikte jimnastik yapıp marşlar söylüyorlardı: “Bütün dünyayı ürünlerimizle donatacağız. En iyisi biziz. En iyisini biz yaparız” diye bağrışıyorlar. Hollandalısı da, Amerikalısı da en büyük başarıyı kazanma uğruna ant içmek ne demek, her günü ölümüne savaşım veren endüstriyel üretim, pazarlama, satış takımları içinde birbirleriyle soluk soluğa yaşıyor. Kimse ikinci olmak istemiyor. Hepsi “En iyisini biz üretiriz!” diye yalnız sabahleyin değil, sabahtan akşama hiç ara vermeden andını, yüreğinin atışlarında, soluk alıp verişinde yaşıyor.



Fransa’da bütün bunlar biraz daha belli etmeden, el altından yapılır. Ama Fransızların %80’nine göre: Bütün uygarlığın, bilimin, ekinin, aklın, mühendisliğin, insanlığın -erkekliğin kadınlığın- en üstün örneği Fransızlardır; gerisi de fasa fisodur. Söyleşiyi sürdürürseniz kaba saba (!) Almanları, sanatçı geçinip kendini yakışıklı sanan (!) İtalyanları, palavracı (!) İspanyolları, sonradan görme (!) Amerikalıları çekiştirmeye başlarlar. Sonunda sıra yine Nazilere gelir. Arap, Türk, Kara Afrikalı zaten insandan sayılmaz! Amerikalıların beyaz ırktan olmayanların tümü için İkinci Dünya Savaşı’nda kullandıkları aşağılayıcı “Gook” sözcüğünü Japonlar’ın hâlâ unutamadıklarını, 1972’de orada üç ay kaldığımda öğrendim.

Aydın Köksal: Bilime, Bilişime ve Türkçeye Adanmış Bir Yaşam,
Feyziye Özberk, Kaynak Yayınları, İz Bırakanlar, 2014