Okullarımızda Niçin Yabancı Dil Öğretmiyoruz?

Sizin dillere, dillerin yapısına ilginiz ne zaman başladı? Okullarımızda yabancı dil öğretiminde niçin başarı sağlayamıyoruz? Siz beş yabancı dili nasıl öğrendiniz?

- Öğrenmeye meraklı olunca insan, bilmenin olmazsa olmaz aracı dile de merak sarıyor. Diller üzerinde çalışmaya 14-15 yaşından beri ilgi duyuyorum. Ortaokulda Galatasaray’da öğrenmeye çalıştığımız Fransızcanın dilbilgisi çok karışıktır. Ayrıcalıkların sayısı, neredeyse kuralların sayısını aşar. Matematiksel olarak, insan “Böyle saçmalık olamaz!” diye düşünebilir. Böyle bir dili, ne yazık ki dilbilgisinden başlayarak öğrenmek zorunda kaldık: Konuşarak ya da doğru seslendirilmiş tümce örnekleriyle değil de, dilbilgisi kurallarına göre dili kendimiz kurgulamaya çalışarak!

Bu, hiçbir başarı umudu olmayan, en verimsiz, çağdışı bir yöntemdi. Öğrenilecek dilin ilkin bütün dilbilgisi kurallarını eksiksiz, yanlışsız bir biçimde, soyut olarak kavrayacaksınız, sonra da ayrıksı sapmalardan geçilmeyen bu sözde kuralları işleterek dili kendi başınıza doğru olarak türetecek, seslendireceksiniz! İşin neresinden baksanız bu olanaksız bir iş!

Benim bildiğim kadarıyla okullarımızın, hatta dersanelerin çoğunda yabancı dil bu yöntemle öğretilmeye çalışılıyor.

- Okullarımızda hâlâ yabancı dil öğretemiyoruz, çünkü bu yanlış yöntemden bir türlü vazgeçmiyoruz. Oysa birinci gün yalnızca öğreneceğimiz dilin bize yabancı gelen seslerini öğrensek, ikinci gün en sık kullanılan “tanıştığımıza çok sevindim” gibi, “her istediğimizi elde edemeyiz” gibi kısa tümceleri, doğru vurgularıyla akıcı biçimde söylemeye odaklansak, iş kolayca başarılan çekici bir oyuna, eğlenceye dönüşecek!

Dilbilgisinden hiç söz etmeden, sözcük ezberlemeden ilgi duyduğumuz tümceleri söylemeyi, tümceleri ezberleyip ayırt etmeyi öğrenip işe konuşmayla başlasak -bir müzik parçası, bir şarkı öğrenir gibi doğru seslerle, doğru duraklar, doğru vurgularla konuşmayla başlasak- bir yabancı dili birkaç ay gibi kısa bir sürede akıcı biçimde konuşabilirdik. Dilbilgisinin temel kuralları bu deneyim sonrasında, örnek tümceler üzerinden kolayca öğrenilir. Sıradan bir kişi, birkaç örneğe bakarak bu temel kuralları kendi bile bulabilir.

Biz, ezberin hiçbir işe yaramayacağı, örneğin matematik, dilbilgisi gibi konuları ezberletip, yabancı dil öğretirken sık kullanılan örneklerini ise ezberletmekten kaçınıyoruz! Bebeğin ana dilini böyle öğrendiğini bile görmezden geliyoruz! Çağımızda sınırlar artık daha kolay aşılıyor; turizm ekonomide önemli bir yer tutuyor. Yurtdışına gitseniz yol sormanız gerekiyor; yaşadığınız kentte size sorulan yolu göstermeniz... İnsanları tanıyabilmek için onlarla konuşabilmeniz gerekiyor. İnsanları seviyorsanız, onlarla dertleşiyor, onlarla birlikte şarkılar söylüyorsunuz. Size bu mutluluğu yaşatan o güzelim şarkı sözlerini bir daha unutabilir misiniz? Bu mutlu anları yaşam boyu duyumsuyorsunuz yüreğinizde.

Dilbilgisi öğrenmekten daha somut ve daha gerçekçi bir öğrenme yöntemi bu. İnsandan insana sevgi akışı, ilgi akışı, merak, arkadaş olma isteği olmasa, o insanların duygularını, düşüncelerini, buluşlarını, yaşayış biçemlerini öğrenmek, onlara kendinizi anlatmak istemeseniz, yabancı dil öğrenip de ne yapacaksınız?

Aydın Köksal: Bilime, Bilişime ve Türkçeye Adanmış Bir Yaşam,
Feyziye Özberk, Kaynak Yayınları, İz Bırakanlar, 2014.