Özgüven Duygusu
Güçlü bir özgüven duygunuz var. Bunun kaynağı üzerinde düşündünüz mü?
- Bireyin özgüveninin kaynağı, büyük ölçüde, içinde yaşadığı toplumun geleceğine duyduğu güvenle bağlantılıdır. Bizim kuşağımız hep ekonomik sıkıntılar, siyasal bunalımlar ortamında yaşadı. Türkiye’nin parlak geleceğine inanabilmek kolay değildi. Birey olarak, yurttaş olarak arkamda sırtımı yaslayabileceğim Atatürk’ten başka kimse yoktu; Atatürk’e de ben yetişmedim, 38’de ölmüş, ben 40’ta doğmuştum.
Annem de babam da Cumhuriyetçiydiler. İki dedem subaydı. Babam Türkiye’nin gücüne sağlam bir biçimde inanan iyi bir mühendisti. Türkçeye vurgundu. Annem ki tüm amacı beni korumaktı, çocuklarını iyi yetiştirmekti, asker olup da İstihkâm Okulu’ndan ilk kez er giysilerimle eve geldiğimde, “yurdunu savunacak bir asker yetiştirdiği” için bana sarılıp gözyaşı döktü. Anneannemin de söylemleri hep bu doğrultudaydı. Halkımızın büyük çoğunluğunun bu duyguları paylaştığını gözlemek güç değil.
Türk toplumunun kimi güçlü yanlarını, mühendislik öğrenimim için gittiğim Fransa’da, çevre ülkelerde Avrupalı yaşıtlarımla tanışınca, karşılaştırmalı gözlemlerden çıkardığım sonuçlarla görmeye başladığımı söyleyebilirim.
Türkiye’ye dönüşümde, Ankara’da yaşayan büyük eniştemiz Dr. Salih Tezcaner’le daha yakından tanışmamın da beni etkilediğini söylemeliyim. 80’li yaşlarını sürdürüyordu. Atatürk Devrimlerine inanmış, Cumhuriyet yapılanmasına katılmıştı. Verdiği katkıların en önemlilerini, cenazesi toprağa verilirken Danıştay’da, Sağlık Bakanlığı’nda yapılan törenlerde yapılan konuşmalardan öğrendim. Askerken işten çıkınca sık sık ona giderdim. Konuşma konumuz değişmezdi: Türkiye’yi nasıl ilerletiriz? Fransa’yı, Almanya’yı nasıl yakalar, geçeriz?
Türkiye’nin geleceğine inanan yaşlı doktor geçmişte yaşanan inanılmaz olayları, Türk Devrimi’nin ayrıntılarını öylesine coşkulu bir yurtseverlikle anlatıyordu ki 25 yaşımda kendi devrimciliğimden utandım.
Bakanlıkların ışıkları sabahlara kadar sönmezmiş. Hepsi genç yurtseverler olan Bakanlar, sabaha karşı makam odalarındaki sahra yataklarında biraz dinlenmekle yetinirlermiş. Aşağıda saldırı olur diye köpeklerle bekleyen bekçiler, silahlı nöbetçiler...
Yurdunu sevmek, yurttaşlarını, yurdunun doğasını sevmekle olur; bayrağını sevmekle olur. Bayrak bir bez parçası, ama bir simge… İnsanın düşüncesi simgelerle işliyor.
Aydın Köksal: Bilime, Bilişime ve Türkçeye Adanmış Bir Yaşam,
Feyziye Özberk, Kaynak Yayınları, İz Bırakanlar, 2014